Karakterinizin Adı Soyadı: Darien Ioannou
İstediği Ders: Karanlık Sanatlara Karşı Savunma
Haftalık Online Süresi: Okula göre değişir ama günde en az iki saatlik girerim.
Örnek Rp:
Cumartesi sabahları, yine en erken uyananlardan olmayı hiç sevmiyordu genç büyücü. Saat onlara, on birlere kadar uyuyanların yanında büyükanne gibi kalıyordu. Sabahın en erken saatlerinde –kırlarda daha horozlar ötmeden- kalkıyordu. Sanki çok büyük uğraşları varmış gibiydi. Şükran Günleri uyanıp, sabahtan hindiyi hazırlamaya çalışan ev hanımları geldi aklına. Genç büyücünün yemek ve temizlik yapma gibi bir zorunluluğu da yoktu. ‘Bu böyle devam etmese iyi olur.’ diye düşündü. Yatağından doğrulup, kalkarken o günkü planlarını düşünüyordu. Helena ile o gün mü buluşmaları gerektiğinden emin değildi. Yarına mı söz vermişti yoksa? ‘Hayır, hayır.’ diye geçirdi aklından. Cumartesi gününe söz vermiş olduğundan yüzde doksan dokuz emindi. Elini yüzünü yıkayıp, üstünü giyinmek için eşyalarının bulunduğu bavulu karıştırdı. O gün hafta sonu olduğu için, Gryffindor armasının iliştirilmiş olduğu cübbeyi giymesine gerek yoktu. Sivil giyinme günleriydi. ‘Sivil, sanki ajanız.’ diye kestirip attı düşüncesini. Bavuldan siyah bir tişört, koyu mavi bir kot ve gri bir gömlek aldı. Üstünü giyindiğinde gömleğinin önünü açık bıraktı. Kış günü olduğundan dolayı yanına bir de montunu aldı. Ortak salona indiğinde, oranın bomboş olduğunu gördü. Daha tablolar bile uyuyorlardı. Ayak seslerine uyanan bir tanesi de homurdanıyor ve genç büyücüye kısık sesle sövüyordu. Dün akşam ortak salonda bıraktığı snitchin hala hava süzüldüğünü görünce sırıttı. Uzanıp, onu eline aldı. Snitche dokunduğu anda, altıntop kanatlarını topladı. “O şey yüzünden doğru düzgün uyuyamadım! Allah’ın cezası belalı top!” diye sövdü uyanık olan tablo. “Bir daha olmaz.” diye kısaca onu susturan genç büyücü, altıntopu kotunun cebine sıkıştırdı. Büyük Salon’a girdiğinde Helena’yı görmeyi ummuyordu ama belli ki o da uyuyamamıştı. ‘Belki kendime tıpatıp uyan birini buldum.’ diye düşündü. Helena’nın sarı saçları omuzlarını çok az geçiyordu. Yüzünün önüne perçemleri düşmüştü. Gryffindor masasına ilerlerken yüzü gülmeye başlamıştı genç büyücünün. Dünya’nın Güneş’e yaklaşmasına benzetiyordu bu durumu. Dünya, Güneş’i olmadan bir hiçti. Varlığını soğuk ve ölü bir gezegen olarak devam ettirirdi. Yaklaşan ayak seslerinden olacak, Helena başını kaldırıp genç büyücüye bakmıştı. Yemyeşil gözleri merak doluydu, Darien’ı görünce aydınlanıverdi yüzü. Yanağında hafif bir kıpırtı oldu, küçük bir tebessümle bile bir tanrıçaya benzediğine inanamıyordu genç büyücü. “Otursana Darien. Bu arada harika görünüyorsun.” Kızın sesi, sanki birisi omuzlarından sarsıyormuş gibi bir etki yaratmıştı onda. Helena’ya aç gibi bakmaktan vazgeçip, yanına yerleşti. Kızın elleri titriyordu. Yanına oturmuş olmasının onu bu kadar heyecanlandırıyor olması, genç büyücünün hoşuna gitmişti. Reçele uzanmak için kolunu uzattığında sırıtıyordu. “Neden sessizsin?” diye sordu yanındaki tanrıça. Onun bakışlarını üzerinde hissediyordu ve bu durum, genç büyücünün kendisine olan güvenini kamçılıyordu. “Saat daha erken. Ben hep bu saatte ayakta olurum ama seni ilk kez görüyorum. Uyuyamadın mı?” Gözlerini ona çevirdi, güven verircesine gülümsemeye çalıştı. Helena’nın yanakları al al olmuştu, gözlerini kaçırmaya çabalıyordu ama beceremiyordu. Genç büyücünün bakışlarından kaçmak kolay değildi demek ki. “Ben şey… Evet, uyuyamadım.” Dudaklarını oynatarak ona, ‘Seni düşünüyordum.’ dedi. Gururu okşanmıştı genç büyücünün, elinde olmadan çarpık bir şekilde gülümsedi ona. Helena en sonunda gözlerini masaya çevirmeyi başarmıştı.
Kahvaltı yaptıktan sonra genç büyücü, Helena’ya gölün kıyısında yürümeyi teklif etti. Kızın yanakları yine al al olmuştu ama kendine güvenerek teklifini kabul etti. Diğer Gryffindor kızlarına ‘Görüşürüz.’ bakışı –ve belki de daha pek çok anlama gelen bir bakış- attı. Sonra da, genç büyücü ile Büyük Salon’dan ayrıldı. Havanın soğukluğu ikisini de etkilemiyordu. Genç büyücü yanına aldığı montu giymişti. Helena da, sarı saçlarını vurgulayan mavi bir kaban geçirmişti üstüne. Genç büyücü iki hafta önce burada, yanında başka bir kızla dolaştığını hatırladı. Aleksa… Ne kadar hırçın olduğunu hatırlıyordu da. Onu sakinleştirmek yarım saatten fazla sürerdi ve yine de kızdığı şeyden bahsetmeye devam ederdi. Ta ki öcünü alıp, normale dönene kadar. O zaman da yaptığı şeyi övmeye başlardı. Ne kadar çok konuşurdu! Ama seni pohpohlamayı da iyi bilirdi, sanki bunun eğitimini görmüş gibi. Düşüncelerini değiştirmek için Helena’ya odaklandı. Gölün yüzeyine bakıyordu, genç büyücüye de oldukça yakın duruyordu. ‘Üşüyor mu acaba?’ diye düşündü. Ama kendisine yakın olmasının sebebinin üşümek değil, kur yapmak olduğunu biliyordu. Ellerini montunun ceplerine soktu. Helena’nın, davranışlarını izlediğini o zaman fark etti. Sağ koluna girmesi pek uzun sürmemişti. Darien gülümsemesine engel olamadı. “En sevdiğin mevsim neden yaz, Darien? Yunanistan’ın kışları güzel değil mi sence?” Helena’nın başının kendisine döndüğünü göz ucuyla gördü, hala önüne bakıyordu çünkü. “Yazları her şey daha güzel oluyor bana göre. Her şey daha huzurlu.” Kızın yüzüne düşen ipek gibi saçlarını, eliyle kulağının arkasına attı. Teni ne kadar sıcak ve yumuşaktı. “Çok güzelsin.” diye fısıldadı.
Karakterinizin Adı Soyadı: Darien Ioannou
İstediği Bina: Slytherin
Haftalık Online Süresi: Dediğim gibi iki-üç saat günde.